Namık Kemal ve Süleymanpaşa


 

 ''İnsan vatanı sever, çünkü hürriyeti,

Rahatı, vatan sayesinde kaimdir.''

                                                    Namık KEMAL



Büyük vatan şairi Namık Kemal 1840 yılında 21 Aralik pazartesi günü (1256 yılı Şevval ayı Pazartesi günü) sabaha karşı Süleymanpaşa'da doğdu. Babası müneccim başı Mustafa Asım Bey, annesi Fatma Zehra Hanımdır. Tekirdağ'ın Camii Vasat (Orta Cami) mahallesi Hükümet Konağı caddesi üzerinde pembe boyalı, geniş bahçe üzerindeki bir bodrum ve üzerinde iki katlı evde, Namık Kemal'in dedesi Tekirdağ (Tekfurdağ) sancağı muhassılı (mâli işlerle ilgili vali yardımcısı) Abdüllâtif Bey ile anne annesi Mahdume Hanım oturuyorlardı.

Adını: İslâmın Muhammedi olsun diyerek; Muhammed Kemal (Mehmet Kemal) koyan Tokatlı Hafiz Ali Rıza Efendi, bina civarındaki Perşembe Tekkesi Şeyhi idi. Devrin şairlerinden Tekirdağʻlı Arif Efendi: "Erdi şeref bu dehre Muhammed Kemal ile" misrasını yazarak ona tarih düşürmüştü.

Dedesi Abdüllâtif Bey'in 4 yıl sonra, Tirhalaʻya tayin edilmesi üzerine, Kemal ve ailesi ayni cadde üzerinde halen belediye su işletmesi olarak kullanılan bina bahçesinin bulunduğu yerdeki ahşap konağa taşındılar. Konak yıkıldıktan sonra bahçe köşesine ittihat Terakki milletvekili Mehmet Şeref (Aykut) tarafından bir anıt dikildi.

 İki yıl bu konakta kalan Mehmet Kemal, dedesinin Afyonkarahisar sancağına mutasarrıf tayin edilmesi sonucu ailece Afyona taşındılar.

 1857'de İstanbul'a gelen Namık Kemal, divan geleneğine bağlı şairlerle ( Leskofçalı Galip, Yenişehirli Avni vb.) dost oldu. 1863'te Tercüme Odası'na girdi. Orada Şinasi ile tanıştı. Fransızcasını ilerletti. Şinasinin etkisiyle Batı Edebiyatını öğrenmeye yöneldi. Tasvi-ri Efkar'da yazmaya koyuldu. 1865'te Şinasi Paris'e gidince, gazetenin yönetimini üzerine aldı. Yeni Osmanlılar Cemiyeti'ne girdi. " Şark meselesiyle ilgili yazılarından ötürü gazete kapatıldı. 1867'de Ziya Paşa'yla Paris'e kaçtı. Oradan Londra'ya geçti. 1868' de Hürriyet Gazetesini çıkardı. İki yıl sonra İstanbul'a döndü. Üç arkadaşıyla İbret gazetesini kurdu. Gazete " Garaz Maraz " başlıklı yazısı dolayısıyla dört ay kapatıldı. Namık Kemal Gelibolu mutasarriflığına atandı. Dönünce , yayıma devam etti. Bu sırada oynanan Vatan Yahut Silistre'yi halk coşkuyla karşıladı. Bununla ilgili olarak İbret'te yayımlanan yazı dolayısıyla hükümet ihtarda bulundu. Ertesi sayıda gazetede buna cevap verildi. Bunun üzerine Namık Kemal 1873'te Kıbrıs'a sürüldü. Otuz sekiz ay Magosa Kalesinde hapis yattı. Birçok eserini orada yazdı. 1876'da Abdülaziz tahttan indirilince, salıverildi. İstanbul'a gelince Şura'yı Devlet'te görevlendirildi. Kanun-ı Esasi Encümeni'nde çalıştı. Abdülhamit'e sunulan bir jurnal yüzünden tutuklandı, beş buçuk ay içeride kaldı. Beraat ettiyse de kurtulamadı. 1877'de Midilli Adasına sürüldü. Ardından 1879'da oranın mutasarrıflığına  atandı.  Daha sonra da 1884'de Rodos ve 1887'de Sakız  mutasarrıflığına  verildi. 2 Aralık 1888'de Sakız'da öldü. Mezarı Gelibolu, Bolayır'dadır.

FİKİRLERİ, SANATI, YAZILARI, ŞİİRLERİ

Namık Kemal, "Vatan, Millet, Hürriyet, İstiklâl" kelimelerini fikir hayatımıza, edebiyatımıza sokan, bunları bir sistem halinde ifade eden ilk düşünürümüzdür.

O, bir ülkü ve dâva adamıdır. Şuurlu bir vatanseverdir. "Osmanlı milleti" veya sadece "millet" derken, yalnız "Türk" 'ü düşünüyordu. İmparatorluğun karışık durumu "Türk" kelimesini her zaman açıkça söylemek imkânını vermiyordu. Milli davalar üzerinde konuşurken, "Osmanlı" yerine "Türk" ü kullanmış ve böylelikle hangi millet için çalıştığını ve hangi millete mensup olmakla övündüğünü açıkça meydana koymuştur.

Namık Kemal’in en büyük hizmeti, ‘’Vatan aşkını, Milliyet duygusunu, Hürriyet sevgisini’’ şiire sokmaktır.

Bir konu hakkında şahsi fikirlerini beyan eden ilk yazarımız, Namık Kemal’dir. Mir’at Tasvir-i Efkar, Muhbir, Basiret, Diyojen, İbret, Hadika, ittihat, Sadakat, Vakit, Muharrir, Mecmua-i Ebuzzlya gibi çeşitli gazete ve dergilerde yazdı. Tasvir-i Efkâr, Hürriyet ve ibret gazetelerinde sahib ve yazardı.

Londra'da 1868 yılında çıkardığı Hürriyet Gazetesinin 1 nolu nüshasında:

"HÜRRİYET (Yeni Osmanlılar) HUBB-ÜL-VATAN MİN-EL İMAN (Vatan sevgisi imandandır).

Herkesin vatanı ki, mensub olduğu cemiyetin meskenidir. Dünyada her şeyden ziyade muhabbetine mazhar olmasun mu?

Vatan o mün'im kerimdir ki hanedan-ı atıfetine gelenler, aç, aciz, çıplak gelir, sayesinde beslenir, sayesinde giyinir, hayatından, hürriyetinden sayesinde istifade eder... Lâyıkmıdır ki vatanını bedeninden aziz tutmasın?

Ya Osmanlılar bu mukaddes vazifeyi herkesten ziyade yerine getirmeye çalışmasın ki, Vatan denilen ilâhi nimet onların kılıçlarının hakkıdır.

Bu uğurda şehid olan ecdadımızın kemikleri topraktan çıkarılsa mülkün her sahrasında nice ehramlar ve hürriyetimizi düşman taarruzundan muhafaza edebilecek kadar istihkâmlar yapılabiliyor.

Bir kerre tarihlere ibretle bakılsın. NE BÜYÜK DEVLET İDİK.NE AZAMETLİ ÜMMET İDİK...

Türk'ler o millet değil midir ki? Medreselerinde FARABİLER; İBN-I SİNALAR GAZALİLER, ZEMAHŞERİLER ÇIKIP HÜNERLERİNİ İLİMLERİNİ KABUL ETTİRMİŞLERDİR... CİHAN İTİBARINI BULMUŞ BİR MEMLEKET, MAARİFİN EN SADELERİNE BAKIP MUCİZELER GÖRMÜŞ GİBİ HAYRAN OLUYOR..."

Vatan makalesinde:

"Beşiktekiler beşiğini, çocuklar eğlendiği yeri, gençler geçimlerini sağladıkları yerleri, ihtiyarlar her şeyden ellerini çekerek rahat ettikleri köşelerini, evlâtlar annelerini, baba ailesini ne duygularla severse, insan da vatanını o türlü duygularla sever"…

Bu duygular ise, sırf sebepsiz bir tabii meyilden gelmez. İnsan vatanini sever; çünkü tabiatın bize en parlak hediyesi olan bakışlarımız, daha gözlerimizin ilk açılışında, vatan toprağına yönelir.

İnsan vatanını sever; çünkü vücudunun maddesi vatanın bir parçasıdır.

İnsan vatanını sever; çünkü, hürriyeti, rahatı, hakkı, menfaatı vatanın sayesindedir.

İnsan vatanını sever; çünkü, vatanın çocukları arasında dil ve menfaat birliği, bir gönül yakınlığı ve fikir kardeşliği vardır.

Namık Kemal, dağılmakta olan imparatorluğu kurtarmak istemiştir. Ona göre; Osmanlı (Türk) bayrağı altında yaşayanların hepsi tek millettir. Irk, dil, din ayrılıkları bir devlet çatısı altında birleşmeye engel değildir. Aynı vatanda, ortak menfaatlar içinde eşit haklarla yaşayan insanlar bir millet oluşturur.

İktisadi görüşlerinde ise;

Vergi adaleti sağlanmalı, gümrük serbestisi ve kapütülasyonlar kalkmalıdır. İktisadi kalkınma ancak çok çalışarak, üretim artışı yapılarak sağlanabilir. Topyekün kalkınmayı sağlamak için eğitime önem verilmelidir. Kadınlar okutulmalı ve meslek öğrenip iş hayatına atılmalıdır. Milli bir iktisâdi politikamız olmalı, yerli tüccar ve sanayici zümresi oluşmalıdır, yerli bankalar kurulmalı, yeni okullar açılarak son teknolojiyi öğrenmiş gençler yetiştirilmelidir. Osmanlı ticaret ve sanayiini engelleyen 1838 anlaşmaları iptal edilmelidir. 1850 li yıllar sonrasında artan borçlarımızı işaret ederek, borçlanmamız sonunda siyasi bağımsızlığımızın kaybolacağını makalelerinde dile getirmiştir.

Tanzimatçılar borçlarını ödeyemez duruma düşünce yeniden borç almalarını eleştirmiştir.

Namık Kemal, ülkenin tabii gelir kaynakları olan sanayi ve ticaret üzerinde durmuştur. Ona göre; Ziraat, sanayi, ticaret milli servetin üç kaynağıdır. Halkın büyük bir kısmı geri teknoloji ile ziraat ve ticaret yapmaktadır. Sanayimizin teknolojisi eskimiştir. İmparatorlukta can ve mal güvenliğini tehdit eden iç isyanlar sebebiyle ziraatle uğraşacak pek az genç insan kalmıştır. Gittikçe ağırlaşan vergiler yüzünden geçim sıkıntısına düşen köylüler yeni geçim kaynakları aramak üzere topraklarını terketmek zorunda kalmışlardır.

Çiftçilerimizi tefecilerin elinden kurtarmak için uzun vadeli ucuz kredi sağlanmalıdır. Yerli ticaret baltalanmış, esnaflık yok olmuş, dükkanlar kapanmış, tezgâh ve dükkan sahipleri devlet kapısına girmeye başlamışlardır.

Edebiyatı, siyasi ve milli ülküsüne vasıta yapan Namık Kemal, milletin hürriyet rejimi içinde yaşaması fikrini savunuyordu. Medeniyet ve terakki en çok kullandığı kelimelerdi.

Bankacılık ve özel teşebbüs fikrini savunan Kemal, Türkiye’de meşruti bir idarenin kurulup sosyal reformların gerçekleşmesini istiyor ve çalıştığı gazetelerde bu fikri işliyordu.

Midilli adasında Vali olarak görevli olduğu esnada, Padişah Abdülhamid’e yazdığı arızada;

Midillide birkaç ilkokul ve ortaokul vardır. Okullar harap, öğretmen sıkıntısı vardır. Türk vakıflarına ait binalar kullanılmaz durumdadır. Midillinin her köyünde ilkokullar açılması, buralara öğretmen gönderilmesi, Orta okullarda askeri okul eğitimi verilmesi, yatılı sınıfların açılması, Deniz kaptanı yetiştirecek denizcilik okulu açılması icab etmektedir.

Zeytinciliğin ihyası için çiftçi himaye edilerek, tefeci elinden kurtarılmalı, banka şubeleri açılarak zeytinden alınan vergi azaltılmalıdır. Gümrükte vergi usülleri ticarete engel olmaktadır. Adli ve dahili teşkilât ele alınmalı yeniden yapılanmalıdır.

Midillide toplanan vergiler orada harcanmalı ve kaçakçılık önlenmelidir.

Rodos adasında okul ve cami azdır. Halk fikirce yükselmemiş, din terbiyesi almamıştır. İki yerde okul açılmış üçüncü köyde ne okul ne cami vardır. Rodos'un elden çıkmaması için siyasi ve kültürel bakımdan kuvvetlendirilmesi gerekir.

Süleymanpaşa Belediyesi
Ortacami Mah. Hükümet Cad. No:14
Süleymanpaşa / TEKİRDAĞ
0 (282) 259 59 59
ozelkalem@suleymanpasa.bel.tr
T.C. SÜLEYMANPAŞA BELEDİYESİ © Copyright 2024